Tür : Roman
Orijinal Adı : Lord of The Flies
Yayınevi : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri : Mina Urgan
Basım Yılı : 2016
Sayfa : 262
Puan : 4/5
''Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası’nın çağdaş bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, okuyucunun bu sanısını pekiştirmek istercesine, Sineklerin Tanrısı’nın başlıca iki kişisine Mercan Adası’ndaki çocuklardan aldığı Ralph ve Jack adlarını verir. Mercan Adası’nda Ballantyne, oldukça duygusal ve biraz da bön bir iyimserlikle, gemileri battıktan sonra Pasifik Okyanusu’nda ıssız bir adaya sığınan üç Ä°ngiliz gencinin, Büyük Britanya uygarlığının oldukça başarılı bir küçük örneğini nasıl yeniden kurduklarını anlatır. Golding’in Sineklerin Tanrısı’nda da bir mercan adası ve Ä°ngiliz çocuklar vardır. Ama altı ile on iki yaş arasında olan bu çocuklar, gelecekteki atom savaşÄ± sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya uğradığı için bu mercan adasına düşmüşlerdir. Ve bu mercan adasında olup bitenler, Ballantyne’ın romanında olup bitenlere hiç mi hiç benzememektedir...Sineklerin Tanrısı’nda gördüğümüz ıssız ada da yeryüzünün cennetlerinden biridir. Çocuklar da bu adanın, okudukları Mercan Adası’na çok benzediğini söylerler. Ne var ki, başlangıçta bunu hiç sezinlemediğimiz halde,atom çağının çocukları, bu güzelim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir.''
Yakınımdaki insanların uzun zamandır bana oku oku diye ısrar ettikleri için ve Nobel Edebiyat Ödülü'ne kitabın layık olması bende büyük beklentiler yarattı. Belki bu yüzden belki de kitabın sembolik olarak yazılması beklentilerimi karşılamadı . Fakat Mina Urgan'ın son söz kısmını okuduğumda (kitabın sonunda bulunuyor) kafamdaki soru işaretler yanıtlanmış oldu . Okuyacaklar olanlara da önerim kitabı bitirdiklerinde son sözü atlamamaları olmasıdır .
Olaylar 6-12 yaş aralığında çocukların savaş bulunan ülkeden güvenli yere götürülürken uçağın kaza sonucu düşmesi ile bir adada dünyadan bağımsız bir şekilde yaşamaları ile başlıyor . Çocuklar ilk olarak bu adada büyüklerden uzak eğleneceklerini ve hoş vakit geçireceklerini düşünürken ilerde yaşayacakları olaylardan habersizlerdir.
''En büyük düşünceler, en basit olanlarıdır.''
Olayların kopuş noktası ile küçüklerin bir canavardan bahsetmeleri ve o canavardan korkmaları ile başlıyor . Böylece demokrasiyi temsil eden Ralph ile faşizmi temsil eden Jack arasında bağlar kopmaya başlıyor . Böylece çocuklar demokrasiden cayıp Jack'in önderliğinde kabile yaşamına geçiş yapıyorlar . Yüzlerini boyayan çocuklar kendi kişiliklerinin ardına saklanmış bir şekilde bütün gün domuz avlamakla meşgul oluyorlar.
''Yani korku sizlere zarar vermez, düşlerin zarar veremediği gibi.''
Kurtuluş yolunu arayan Ralph ise ateşin sürekli yakılmasının yollarını arayarak Domuzcuk'la Jack'in kabilesi karşısında yalnız kalmışlardır . İlerleyen sayfalardaki da ise çocukların içindeki kötülüklerin kendilerine nasıl hakim olduğuna ve bu kötülüğün nasıl bir savaşa dönüştüğüne tanık oluyoruz
Son olarak bu kitap benim için şimdiye kadar yorumlaması en zor kitaptı . Çünkü bu kitabı spoiler vermeden açıklığa kavuşturmak pek mümkün değil . Olaylarda ve karakterlerde başta sona retorik bir anlatım hakim . Daha sonrasında bu kitabı tekrar okuyup bir inceleme yazısı yazabilirim böylece düşüncelerimi daha iyi aktarabilirim .
Siz kitabı okudunuz mu ? Okuduysanız neler düşünüyorsunuz ? Okumadıysanız okumayı düşünür müsünüz ?
Orijinal Adı : Lord of The Flies
Yayınevi : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri : Mina Urgan
Basım Yılı : 2016
Sayfa : 262
Puan : 4/5
''Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası’nın çağdaş bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, okuyucunun bu sanısını pekiştirmek istercesine, Sineklerin Tanrısı’nın başlıca iki kişisine Mercan Adası’ndaki çocuklardan aldığı Ralph ve Jack adlarını verir. Mercan Adası’nda Ballantyne, oldukça duygusal ve biraz da bön bir iyimserlikle, gemileri battıktan sonra Pasifik Okyanusu’nda ıssız bir adaya sığınan üç Ä°ngiliz gencinin, Büyük Britanya uygarlığının oldukça başarılı bir küçük örneğini nasıl yeniden kurduklarını anlatır. Golding’in Sineklerin Tanrısı’nda da bir mercan adası ve Ä°ngiliz çocuklar vardır. Ama altı ile on iki yaş arasında olan bu çocuklar, gelecekteki atom savaşÄ± sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya uğradığı için bu mercan adasına düşmüşlerdir. Ve bu mercan adasında olup bitenler, Ballantyne’ın romanında olup bitenlere hiç mi hiç benzememektedir...Sineklerin Tanrısı’nda gördüğümüz ıssız ada da yeryüzünün cennetlerinden biridir. Çocuklar da bu adanın, okudukları Mercan Adası’na çok benzediğini söylerler. Ne var ki, başlangıçta bunu hiç sezinlemediğimiz halde,atom çağının çocukları, bu güzelim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir.''
Yakınımdaki insanların uzun zamandır bana oku oku diye ısrar ettikleri için ve Nobel Edebiyat Ödülü'ne kitabın layık olması bende büyük beklentiler yarattı. Belki bu yüzden belki de kitabın sembolik olarak yazılması beklentilerimi karşılamadı . Fakat Mina Urgan'ın son söz kısmını okuduğumda (kitabın sonunda bulunuyor) kafamdaki soru işaretler yanıtlanmış oldu . Okuyacaklar olanlara da önerim kitabı bitirdiklerinde son sözü atlamamaları olmasıdır .
Olaylar 6-12 yaş aralığında çocukların savaş bulunan ülkeden güvenli yere götürülürken uçağın kaza sonucu düşmesi ile bir adada dünyadan bağımsız bir şekilde yaşamaları ile başlıyor . Çocuklar ilk olarak bu adada büyüklerden uzak eğleneceklerini ve hoş vakit geçireceklerini düşünürken ilerde yaşayacakları olaylardan habersizlerdir.
''Bizden başka canavar yok belki..''Kitap Ralph ve Domuzcuk adında karakterlerimizin adada karşılaşıp tanışmasıyla ve denizde buldukları deniz kabuğunu öttürüp diğer çocukları toplantıya çağırmasıyla başlıyor . Çocukların toplanmaya başlamasıyla bir grup değişik giyimli çocuk diğer çocukların dikkatini çekiyor. Bunlar kilise korosunda bulunan çocuklar ve şefleri Jack adında bir çocuk . Ralph de Jack de baskın karakterler , ikisi de yönetici olmaya uygun . Fakat Ralph dış özellikleri ile karizmatik bir lider olduğu için demokrasi sağlanarak oy birliği ile yönetici olarak seçiliyor . Böylelikle bu grup ateş yakılması gerektiğini , kamp alanı yapılması gerektiği ile ilgili bir çok karar alıyor .
''En büyük düşünceler, en basit olanlarıdır.''
Olayların kopuş noktası ile küçüklerin bir canavardan bahsetmeleri ve o canavardan korkmaları ile başlıyor . Böylece demokrasiyi temsil eden Ralph ile faşizmi temsil eden Jack arasında bağlar kopmaya başlıyor . Böylece çocuklar demokrasiden cayıp Jack'in önderliğinde kabile yaşamına geçiş yapıyorlar . Yüzlerini boyayan çocuklar kendi kişiliklerinin ardına saklanmış bir şekilde bütün gün domuz avlamakla meşgul oluyorlar.
''Yani korku sizlere zarar vermez, düşlerin zarar veremediği gibi.''
Kurtuluş yolunu arayan Ralph ise ateşin sürekli yakılmasının yollarını arayarak Domuzcuk'la Jack'in kabilesi karşısında yalnız kalmışlardır . İlerleyen sayfalardaki da ise çocukların içindeki kötülüklerin kendilerine nasıl hakim olduğuna ve bu kötülüğün nasıl bir savaşa dönüştüğüne tanık oluyoruz
Son olarak bu kitap benim için şimdiye kadar yorumlaması en zor kitaptı . Çünkü bu kitabı spoiler vermeden açıklığa kavuşturmak pek mümkün değil . Olaylarda ve karakterlerde başta sona retorik bir anlatım hakim . Daha sonrasında bu kitabı tekrar okuyup bir inceleme yazısı yazabilirim böylece düşüncelerimi daha iyi aktarabilirim .
Siz kitabı okudunuz mu ? Okuduysanız neler düşünüyorsunuz ? Okumadıysanız okumayı düşünür müsünüz ?